• Forum vBulletin altyapısından Xenforo altyapısına geçirildi, bu sebeple eski şifreleriniz ile foruma giriş yapamayacaksınız, parolamı unuttum adımından mailiniz ile şifre sıfırlayarak giriş yapabilirsiniz.

    Üyeliklerinde geçerli bir mail adresi olmadığı için sıfırlama yapamayacak kullanıcılar forum kullanıcı adlarını ve yeni şifrelerini yazarak info@maxigame.org adresine şifre sıfırlamak istediklerine dair bir mail göndersinler şifrelerini sıfırlayıp mail adreslerini güncelleyeceğiz. Şifreniz sıfırlandıktan sonra foruma giriş yapıp tekrar istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

Blade And Soul Kılıç ve Ruh'un Hikayesi

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan IMLEGEND
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

IMLEGEND

Aileden
Aktiflik
K.Tarihi
23 Nis 2009
Mesajlar
9,353
Puanı
152
Konum
Damn Of Hell
maxigamebanner1.png

maxayrac3.jpg
Gel yabancı, çekinme, yaklaş ateşe. Sana da anlatayım diyarların öyküsünü. Ne tarih tam yazmıştır şimdi diyeceklerimi, ne de tozlu raflardaki kitaplar. Lakin, her kulak duymasa da, fısıltılarda yaşar bu hikaye. Sadece diyar diyar dolaşan şu çöl rüzgarını dinle, bak, bir şeyler söylemekte.

Tercüman mı gerek? Eh, başlayalım öyleyse...

293887.jpg

Toprak diyarının tarihi, uzun ve karmakarışıktır. Çağlar boyu imparatorluklar doğmuş, kudretli imparatorlar tarihe adlarını yazdırmak adına, halkları kıyıma uğratmış, diyarın dört bir yanına kudretli ordularını göndermiş ama kanla kurdukları altın sarayları en sonunda imparatorluklarıyla birlikte toprak olup yitip gitmiştir.Yitip giden imparatorluklardan, birkaç yırtık parşömen, birkaç da kaynaksız söylence kalmıştır geriye. Bizim yapabileceğimiz tek şey bu elimizde kalanlardan kendi doğrularımızı çıkarmaktır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kesin olarak bulmaksa, bir avuç cesur kahramanın görevi. Kim bilir belki sensindir bunlardan birisi... Her neyse yabancı, ben devam edeyim söylenceye.İzin ver de sana diyarın bugününü şekillendirmiş dört ihtişamlı muhafızdan bahsedeyim şimdi de.

finalBossScene.jpg

Bu kasvetli günden binlerce yıl önce, yüce Naryu imparatorluğu tüm Dünya'yı kontrol altına almış efsanevi bir imparatorluktu. Kadim ruhtaşlarını topraktan toplayıp imparatorluğun izini çağlar çağlar öteye bırakabilecek devasa eserler inşa ettiler. Ancak şimdilerde bu devasa yapıtlardan geriye kalan; ne olduğu anlaşılamayan bir kaç yıkıntı, ve teknoloji harikası makinelerden bir iki hurda parçası. Naryular, çok ileri gittiler ve toprağın çok derinlerini kazdılar. Öyle derin kazdılar ki topladıkları ruhtaşlarının enerjisi toprağın ruhunu değiştirdi. Karanlık diyar ile Toprak diyarı arasında bir köprü hayat buldu. Karanlık chi lanetli diyardan kurtulup toprak diyarına kök saldı. İnsanları zehirledi, üzerlerine vahşi şeytanlar saldı.
Naryu İmparatorluğunun kaleleri bir bir karanlığa esir düştüler. Bu dehşet tüm Diyarı yutmaya yüz tutmuştu.

Ancak, elbet ki ölümlüler sahipsiz değillerdi. Gök Diyarının, o kutsal diyarın, halkı şeytanların masum canlıları yok etmesine göz yumamazdı. Karanlığın hizmetkarları ölümlülerin yurtlarını istila için yeni köprüler kurarken, göklerin ordusu da hazırlanmaya başladı. Toprak diyarındaki tüm varlıklar içinden dört efsanevi dövüş ustası karanlığa karşı koymak için seçildiler. Bunlardan ilki Naryu hanedanının varisi, Kutsal Yumruk lakaplı Mushin'di. Diğer muhafızlar ise; Adaletin Kılıcı Jiwan, Diyargezgini Iksanun ve efsanevi Hong Sokgyun idi. Hong Sokgyun bu ustaların en kudretlisi ve en üstünüydü. Bu eşsiz gücü nedeniyle tüm diyarlarda kendisine, Dünyayıkıcı denilmekteydi. Kutsal diyarın efendileri bu 4 muhafıza aklın alamayacağı büyüklükte bir güç barındıran ve kökeni hakkında bazı tanrıların dahi bilgisi bulunmayan bir kılıç hediye ettiler; Alacakaranlığın Şiddeti.
Bu kılıç hakkında söylence odur ki, sahibinin elinde farklı şekillere bürünebilir ve karanlığın hizmetkarlarını gölgelere geri gönderebilir. Gök diyarının kutsaması ve bu efsanevi kılıçla birlikte, 4 muhafız, karanlığın devasa ordusuna karşı şanlı bir mücadeleye giriştiler.

Mutlulukla söylenebilir ki savaşta her şey iyilik adına olumlu sonuç verdi. Adalet hakim geldi ve Dünya yeniden ışığa kavuştu. Ama söylencelerde bile her şey o kadar basit değildir, sen de bilirsin yabancı. Son darbe vurulmadan önce şeytanlar efendilerini karanlık diyardan çağırmak için toplandılar. Gökte karanlık toplandı ve açılan kapıdan geçmekte olan Kara Efendinin sesi tüm diyarda yankılandı. Onurlu savaşçı Mushin bu çaresizliği gördüğünde yapması gerekeni anladı. İnsanlığın şahit olduğu en hızlı hamle ile Kara Efendiye atıldı. İçinde kalan son ruh enerjisini kullanarak kendisi ile birlikte kapıyı mühürledi. Kalan muhafızların yas tutacak zamanı yoktu. Bu onurlu fedakarlığa yakışan davranışı yaptılar. Son şeytan da toprak diyarından silinene kadar savaştılar. Ve başardılar. Ya da neredeyse başardılar diyelim. Karanlık Efendi için açılan kapı, diyara o kadar çok karanlık chi'nin sıçramasına sebep olmuştu ki; şeytanlar şimdilik yok olsa da geri gelmelerine yetecek enerji Toprak diyarına kök salmıştı.

gangryuCity.jpg

Yüzyıllar yüzyılları izledi, Dört Muhafızın hikayesi önce tarih oldu, sonra efsane. Bir süre sonra ise zamanın kumlarında yitip gitti. Rüzgar da onların şarkısını söylemese, adları dahi anılmaz oldu. Dünya yaralarını sarmaya, Naryu yıkıntılarından yine imparatorluklar doğmaya başladı. Güney kıtasında hakimiyet kuran Stratus İmparatorluğu tüm toprak diyarında söz sahibi oldu. Kuzey, Doğu ve Batı kıtalarını kontrol altına alan Stratus İmparatoru, bu kıtaların yönetimini oğullarına devretti ve kendisi Güneydeki saltanatını sürdürdü. İmparatorun en küçük oğlu Prens Wan ise daha yönetmeye hazır olmadığını ve yöneticiliğin tüm inceliklerini öğrenmek istediğini belirtip babasının yanında kalmayı seçti. Liderlik sanatı ve sadakatle ilgili eğitimini sürdürürken, babasının zamansız ölümü, Wan'ı erkenden imparatorluk tahtına geçmeye mecbur bıraktı.

İşte bugünden itibaren imparatorluğun dört yanı kan ve gözyaşı doldu. Genç hükümdarın kardeşleri kendilerinin taht'a daha layık olduklarını iddia ederek ordularını harekete geçirdiler. Kıskançlık ve makam hırsı gözlerini kör etmişçesine halkı kıyıma sürüklediler. Muhafızlar çağından beri uyuyan karanlık güçler bu kin ve nefretten beslendi, insanları birbirine daha vahşice saldırmaya itti. Kaynağı tam olarak bilinmese de Güney kıtası ve başkentin üzerine karanlık bir bela geldi. Kadim başkent şeytanlar tarafından istila edildi. Bu istila, şimdiden otuz yıl kadar öncesine rastlamaktaydı, yabancı, kim bilir belki tanık olursun o günlere bir şekilde. Güney kıtasını esir eden karanlık güçler yeniden bir ruh köprüsü inşasına giriştiler. Ancak karanlığın uyanması, unutulmuş kahramanların kutlu görevlerine dönmeleri için adeta bir çağrı olmuştu. Efsanevi Muhafızlar geri döndü ve karanlık diyara kapı açılmasının önüne geçtiler. Şehir yıkıma uğramış ve karanlığa teslim olmuştu ama Dünya'nın kalanı Muhafızlar sayesinde bir kez daha güvendeydi.

Bunlar Stratus'un başına gelen felaketlerin sonuncusu değildi. Başkenti düşmüş, kardeşlerin savaşıyla yıpranmış İmparatorluk kendi ordularına söz geçiremez olmuştu. Ordu içinde arka arkaya isyanlar çıktı. Eskinin şanlı, şimdinin hain generalleri kendi Krallıklarını kurma hırsıyla yanıp tutuşuyorlardı. En güçlü generallerden Yunma Kahn da bunlardan birisiydi. Stratus İmparatorluğundan ayrılıp, ülkenin doğusunda hakimiyet kurdu. Şimdilerde hızla güçlenen ve diğer ülkelerin çekindiği Talus Yönetimi var ya, işte bu ülke Yunma Kahn'ın mirasıdır. Güney Kıtasında ise, Stratus İmparatorluğunun kalıntıları, dört kıtayı Stratus bayrağı altında yeniden birleştirme uğraşında.İki krallık iç savaşlarla boğuşmasına rağmen birbirleriyle savaşmaktan da geri durmuyorlar. Yozlaşmış hükümdarlar ve onların kötü niyetli güç hırsları, Toprak Diyarını günden güne yok oluşa sürüklüyor.

soulstoneMine.jpg

İşte böyle yabancı, böylelikle geldik bu kasvetli güne. Modern dünya tam da böyle doğdu, yitip giden hayatların küllerinden ve isimsiz şehitlerin kemiklerinden. Yöneticiler, insanları ve toprağı sömürdü, kendi sonlarına davetiye çıkardıklarını görmeden. Bu nedenle senin gibi güçlü savaşçılar, dövüş ustaları, yurtlarından ayrılıp kendi adaletlerini sağlama yoluna düştüler. Bazıları zayıflara yardım edip, ekmeklerini paylaştı. Bazıları da masumların evlerini yakıp son buğday tanelerine kadar çaldı. Tüm diyar böylesine iyi ve kötü olarak ayrılmışken, hala sekiz adil kabile zayıfları korumaya çalışmasına rağmen, muhafızların yokluğu hiç bu kadar derin hissedilmemişti belki de. Peki neredeydi bu efsanevi kahramanlar? Jiwan, Alacakaranlık Şiddetini ele geçirmiş Jin Soyun tarafından öldürüldü. Hong Songyun bu kılıcı korumak isterken yenik düştü. Iksanun ise karanlıkla savaşta yara aldı ve inzivaya çekildi. Bundan sonrasını mı soruyorsun yabancı?

Bundan sonrası sana olduğu kadar bana da bir gizem. Karanlık Chi dünyayı yeniden zehirliyor, yozlaşmış yöneticiler halka işkence ediyor, eskinin şanlı kahramanları ise bir bir yenik düştüler, yardıma yetişecek kimse yok gibi görünüyor artık. Belki gerçekten Dünya'nın sonu geliyordur kim bilir? Ya da belki de, karanlığa karşı durup, zayıfları koruyacak yeni kahramanlar geliyordur... Korkusuz, adil, onurlu kahramanlar... yeni muhafızlar!

Artık, ateşimiz sönerken, benim de rüzgardan duyduklarım tükendi. Olur da yolun Tomun hanına tekrar düşerse dostum, hikayenin bundan sonrasını, senden dinlemek isterim...
 
Geri
Üst