• Forum vBulletin altyapısından Xenforo altyapısına geçirildi, bu sebeple eski şifreleriniz ile foruma giriş yapamayacaksınız, parolamı unuttum adımından mailiniz ile şifre sıfırlayarak giriş yapabilirsiniz.

    Üyeliklerinde geçerli bir mail adresi olmadığı için sıfırlama yapamayacak kullanıcılar forum kullanıcı adlarını ve yeni şifrelerini yazarak info@maxigame.org adresine şifre sıfırlamak istediklerine dair bir mail göndersinler şifrelerini sıfırlayıp mail adreslerini güncelleyeceğiz. Şifreniz sıfırlandıktan sonra foruma giriş yapıp tekrar istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

Final Fantasy X Tanıtım

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan IMLEGEND
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

IMLEGEND

Aileden
Aktiflik
K.Tarihi
23 Nis 2009
Mesajlar
9,353
Puanı
152
Konum
Damn Of Hell

Square
’in Final Fantasy serisi en uzun soluklu, en üretken, en başarılı ve her zaman alkışlanan bir projedir. Tabi böyle bir sorumluluğu ve yükü üstünde tutan Square’de her yeni yapacağı Final Fantasy’nin kusursuz olması için yoğun bir çaba sarfediyor ve elinden gelenin en iyisi yapıyor. Milyonlarca hayranı olan bir serinin her yeni çıkan oyunu başarılı olmak zorunda. Square bu kadar büyük bir kitleyi hayal kırıklığına uğratmamak içinde şimdiye kadar çok iyi bir iş çıkardı. Her yeni platformda aynı çizgilerini devam ettirdiler ve bizlere başyapıt sunmaya devam ettiler. Playstation 1 konsolunda çıkardıkları ilk Final Fantasy olan Final Fantasy VII hala dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyunu olarak tanımlanıyor. Daha sonra Playstation 2 çıktı ve herkes Final Fantasy X çıkmadan önce asla eskisi gibi olmaz, o çizgiyi tutturamazlar derken, Square bir başyapıt daha sundu ve Square’i hiçbir platformun, hiçbir konsolun durduramayacağını kanıtladı. Final Fantasy X, şimdiye kadar serideki göze batan tüm güzel şeyleri yeni platformda da üzerinde fevkalade taşıyor. Aynı zamanda sesli diyaloglar, sıra tabanlı savaş sistemi ve karakter geliştirme yöntemiyle de serinin tarzını da değiştirecek devrimler atılmış. Ama sanırım en önemlisi, sürükleyici ve mükemmel düşünülmüş senaryosu ile ve muhteşem tasarlanmış karakterleri içinde barındırması olmuş. Bunların ötesinde, serinin önceki bir çok oyunundan ve diğer tüm Playstation 2 oyunlarından da uzun oyun süresine sahip olduğunu rahatça söyleyebilirim.
Final Fanrasy X’un tarzı en çok Playstation 1’de çıkan Final Fantasy VIII’i anımsatıyor. Çünkü Final Fantasy VIII’deki senaryodaki aşk öğesi, aynen Final Fantasy X’da da ön planda. Final Fantasy X’un anakarakteri olan Tidus, Final Fantasy VIII’in anakarakteri olan Squall’ın tam zıttı bir karakter. Tidus utangaç ve soğuk biri değil, tam tersi neşeli ve sempatik bir karakter. Başlarda ona hemen ısınamayabilirsiniz, tam bir Final Fantasy X anasporu olan Blitzball hastası ve bazen küstah davranışlarda bulunabiliyor. Ama zamanla onu sevimli bulacak, gizemli geçmişi ve sırlarını öğrenince gerçekten onun eski Final Fantasy kahramanlarından daha farklı olduğunu anlayacaksınız.

Oyundaki diğer karakterlerden bahsedersek: Karizmatik, popüler, emekli bir kılıç ustası olan Auron belli etmese de göründüğünden daha çok şey bildiği anlaşılıyor; Temiz kalpli büyük adam olan Wakka, Tidus’la çok çabuk kaynaşıyor ve çok sıkı arkadaş oluyorlar; Çekici, zeki, heyecan ve coşkudan yoksun olan kara büyücü LuLu bize kara büyünün gücünü çok yakından hissettiriyor; Tidus’un kişisel özelliklerini aynen yansıtan hırsız Rikku, mekanik ustası Al Bhed soyundan ve bize eşyaları ne kadar faydalı kullanabileceğimizi öğretiyor; Oyunun belli bir bölümüne kadar sesi soluğu çıkmayan ve Ronso ırkının kara lekesi olarak lanse edilen Kimahri, kırık boynuzu ve cesur yüreğiyle savaşları kayıpsız atlatmamızı sağlıyor ve tüm diğer karakterlerin onu korumak için yanında dolaştığı, güzel, saf ve kararlı bir summoner olan Yuna, Tidus ile aralarında geçecek olan yakınlaşmayla bize aşkın büyüsünü daha iyi anlatacak.

Rol yapma oyunlarında karakter geliştirme yöntemi, oyunun başarısı ve beğenilmesi için çok önemlidir. Final Fantasy X’da çok değişik, başlarda karışık gözüken ama anlayınca harika bir sistem olduğu anlaşılan Sphere Grid (Küre Şebekesi) geliştirme sistemi kullanılıyor. Sphere Grid sistemi başta birbirine ağ gibi bağlanmış bir panel ya da bir labirent gibi görünüyor. Şebekenin her adımında ilerlemek için savaşlarda seviye atlamak yerine AP puanları alacaksınız. Her bir AP puanı sizin bir ileri gitmenizi sağlayacak. Şebekenin üzerinde geleceğiniz noktalar var ve bu noktaları aktif hale getirerek karakterlerinizi geliştirecek ve onlara yeni yetenekler büyüler vs. öğreteceksiniz. Bu noktaları sayarsak, güç, defans, hız, nişan, HP, MP, büyü gücü, büyü defansı ve şansın yanısıra öğreneceğiniz beceriler, yetenekler , özel kabiliyetler, Ak büyü ve kara büyüleri de bu sistemde öğreneceksiniz. Ayrıca her karakter başlarda, bu şebeke de kendine uyan yolda ilerlemek zorunda kılınmış. Diğer karakterlerin yolunda giremiyorsunuz, çünkü kilit noktaları var ve onların yoluna geçmek için farklı eşyaları kullanmanız gerekecek. İşin özeti, bu sistem ile karakterlerimizi daha özgür geliştirebileceğiz. Örneğin Auron gibi ağır ve büyüden anlamayan bir karaktere, her türlü büyüyü öğretebileceğiz. Yani herşey size kalmış.

Final Fantasy X’un savaş sistemi serinin diğer oyunlarına benziyor ama bazı anahtar yenilikler yok değil. Artık ATB barına veda edin. Tur zamanının gelmesi için onu beklemeyeceksiniz. Tur zamanı artık Hız(Agility) istatistiğinize(stat) bağlı. Herkesin Agility istatistiğine göre bir tur listesi oluşuyor ve bunu ekranın sağ üst köşesinde görebiliyorsunuz. Bu listeye göre hareket etmeyi benimserseniz savaşlarda zorluk çekmezsiniz. Tabi tur sırasını etkileyen başka faktörler de var ama bunları burada bahsetmeye başlarsak inceleme incelemeden çıkar. Ayrıca bir yenilik de artık savaşlarda toplam 7 karakterimizi de kullanabilecek olmamız. Savaşlara 3 kişiyle katılırken. Bu savaşta istediğimiz karakteri diğer dışarıda kalan 4 karakterden biriyle değiştirebiliyoruz. Bunlara ek olarak da artık savaş esnasında tur zamanı gelen karakterin silahlarını değiştirebiliyoruz. Artık summonlar da (çağırılan yaratıklar) serinin eski oyunlarına göre daha ön plandalar. Final Fantasy X’da summonlara söylenen genel terim Aeon. Takımın summonerı (yaratık çağıranı) olan Yuna tapınaklarda öğreneceği yeni Aeon’lar ile takımı olabildiğince daha da güçlendiriyor. Artık summon’ları çağırdığımızda özel saldırılarını yapıp gitmeyecekler. Normal bir karakter gibi savaşa katılacaklar. Overdrive bar’ları dolunca Özel saldırılarını yaptırabileceğiz. İfrit’in Hellfire, Shiva’nın Diamond Dust saldırıları gibi. Her Aeon’a bir karakter gibi büyüler, yetenekler öğretebileceğiz. Yuna’yı geliştirdiğimiz zaman bu gelişim onların da istatistiklerine yansıyacak.

Final Fantasy X’un senaryosunu başlarda saçma bulabilirsiniz. Denizde dolaşan ve kasabaları sürekli yıkan acımasız bir yaratık olan Sin’i öldürmek için summoner’lar tapınak tapınak tüm Spira’yı (FFX’de dünyaya verilen isim) gezerek son tapınak olan Zanarkand’da son Aeon’u alacak iradeye sahip olmak için uğraşıyorlar. Bu son Aeon’u da alarak Sin’i yenecek güce sahip oluyorlar ve Spira’yı geçici bir süre de olsa huzura kavuşturuyorlar. Zamanında bu işi başararak çok ünlenmiş olan Yuna’nın babası olan Braska sayesinde geçici bir süre huzurlu kalan Spira, Sin’in tekrar dirilmesiyle tekrar tehlikede. İşte bu noktada babası yüzünden zaten gayet ünlü olan Yuna, babasının izinden gitmeye çok önceden karar verdiği için biz de bu macereya tanık oluyoruz.

Tidus’un nasıl olup da bu dünyaya geldiğini başta kendisi olmak üzere bizlerde anlayamıyoruz. Ama senaryo ve puzzle parçaları gitgide yerini buluyor ve hikayenin ne kadar eşsiz ve kusursuz olduğunu anlayınca çok takdir ediyoruz.

Oyundaki yeniliklerde altyazılı sesli konuşmalara değinmiştik. Tabi böyle bir şeye kalkarken seslendirmeyi yapacak kişileri uygun seçmek gerekli. Ama Square burada da büyük bir iş başarıyor ve seslendirmeler karakterleri oldukları gibi yansıtıyor. Eski serilerdeki sessiz diyaloglarda içimizden her karakterin sesini canlandırırdık. Square içimizdeki sesi dinlemiş ve doğru seslendirmeleri Final Fantasy X’da harika bulmuş. Müziklere değinirsek, aslında işin içinde Uematsu olduğu vakit müziklere hiç değinmemek yerinde bile olur. Çünkü henüz hiçbir oyunda kimseyi hayal kırıklığına uğratmadı. Müzikler oyuna harika uyuyor. Sinematik arasahneleri görünce gözlerinize inanamayacaksınız. Çünkü hiç bu kadar iyi arasahneler görmediğinize bahse girerim. Grafikler PS2’nin gücünü zorladığını rahatça söyleyebilirim. Çevre tasarımları gerçekten muhteşem. Senaryo’da önemli olan karakterlerin tasarımlarında daha çok uğraşılmış ve harika görünüyorlar. Ama savaşlarda ve bazı noktalarda yüz tasarımları kötüleşiyor ve ortaya iyi bir şey çıktığı pek söylenemez. Ayrıca madem bazı kötü yanlardan bahsetmeye başladık, sesli diyaloglarda dudak ve söz senkronizasyonunun yerinde olmadığı da ortada.

Her şeyi özetlersek, Final Fantasy X seriye yeni şeyler katmaktan öte, tarzını değiştiriyor ve muhteşem bir RPG olarak karşımıza çıkıyor. Bu oyunda dram var, senaryo var, aşk var ve herşeyden öte oyun zevki ve oyuna bağlanma uç noktada. Eğer Playstation 2’nin en iyi RPG’sini arıyorsanız, Final Fantasy 10’u oynamalısınız. Bu onun, Tidus’un hikayesi…
 
Geri
Üst