• Forum vBulletin altyapısından Xenforo altyapısına geçirildi, bu sebeple eski şifreleriniz ile foruma giriş yapamayacaksınız, parolamı unuttum adımından mailiniz ile şifre sıfırlayarak giriş yapabilirsiniz.

    Üyeliklerinde geçerli bir mail adresi olmadığı için sıfırlama yapamayacak kullanıcılar forum kullanıcı adlarını ve yeni şifrelerini yazarak info@maxigame.org adresine şifre sıfırlamak istediklerine dair bir mail göndersinler şifrelerini sıfırlayıp mail adreslerini güncelleyeceğiz. Şifreniz sıfırlandıktan sonra foruma giriş yapıp tekrar istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

Hurrem Sultan'ın Şahsiyeti

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Angelina
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Angelina

O Şimdi Asker
Aileden
Aktiflik
K.Tarihi
6 May 2009
Mesajlar
1,158
Puanı
442
Konum
Valentine
Tarihçiler, umumiyetle Hurrem Sultan'ın Rus asıllı olduğunu, o devirde Polonya hâkimiyetinde olan Ukrayna'da, 1506 yılında doğduğunu ifade etmektedirler. Saçının kızıla çalan renginden dolayı adının Roza, Rossa veya Roxialene olduğu belirtilmektedir.


Harem-i Hümayun adı ile ilmi bir çalışma yapan Leslie Peirce’ye göre Hurrem Sultan, büyük bir ihtimalle Batı Ukrayna’dandır. Polonya’da anlatılanlara göre adı Aleksandra Lisowska olup Rutenyalı bir rahibin kızı iken Tatarlar tarafından Dinyester üzerinde Lvov yakınındaki Rogatin kentinden esir alınmıştır. Avrupalılar onu Rutenyalı bakire anlamına gelen Lehçe bir terimden dolayı Roxelana olarak kaydetmiştir.


Dokuz yaşındayken Kırım Türkleri tarafından esir edilip Kırım Sarayı’nda birkaç yıl tahsil ve terbiye gördüğü, daha sonra Kırım Hanı tarafından, Saray-ı Hümayûn'a hediye edildiği belirtilmektedir.


Osmanlı sarayına girdikten sonra da İslam ve Türk terbiyesiyle eğitilerek yetiştirilen bu sempatik ve güler yüzlü cariye neşeli tavırları, şirinliği, kıvrak zekâsı ve çalışkanlığı dikkat çekmiştir. Sempatikliği sebebiyle sarayda kendisine Hurrem adı verilmiştir.


Bazı yazarlar onu genç, normal güzellikte, orta boylu, zayıf, pek zarif ve şirin olduğunu ifade ederek çeşitli fiziki özelliklerini belirtmişlerdir. Aslında bütün bu yakıştırmalar adından ve kendisine ait olduğu söylenen bir portresinden veya ressamların resimlerinden kaynaklanmaktadır. Oysa birbirlerine dahi neredeyse hiç benzemeyen bu portrelerin de hayal mahsulü olduğu pek açıktır. Onlara bakarak bir Hurrem şemaili çıkarmak da bir o kadar uydurma olacaktır.


Oysa şurası muhakkak ki saraya alınan veya padişaha hediye edilen bir cariyede belli bir endam ve güzelliğin olacağı aşikârdır. Son derece iyi bir ahlak ve terbiye ile yetiştirilmiştir. Saray ananesine göre güzel, iyi yetişmiş, zeki, kabiliyetli ve iffetli padişah anası namzedi olacak ve gelecekte sarayın en nüfuzlu şahsiyeti olarak hizmet verecek birini seçmek valide sultanların işidir. İşte Hafsa Sultan da oğlu Kanuni’ye böyle birini seçmiştir ki o da Hurrem’dir.


Hurrem Sultanın Kanuni’nin haremine ne zaman katıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak saltanatının hemen ilk yılı içerisinde olduğu çok kuvvetli bir ihtimaldir. Bu sırada sarayda en nüfuzlu kadın elbette ki Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Mehd-i Ulya Hafsa Sultandı. İkinci derecede nüfuzlu kadını ise 1515’de Şehzade Mustafa’yı dünyaya getiren Kanuni’nin ilk eşi Mahidevran Hatun idi.


Hurrem Sultanın 927 yılında (1520-21) Şehzade Mehmed’i dünyaya getirmesi ile birlikte nüfuzu, sarayda ve Kanuni katındaki değeri arttı.


1520 yılında Padişah olan Sultan Süleyman, ilk hanımı Mahıdevran Hatun’dan sonra haremine aldığı Hurrem ile çok uzun bir beraberliği oldu. Gülfem adlı bir cariye dışında başka bir kadınla birlikte olduğu da bilinmez. Gülfem Hatun’un da Hurrem’le arasının çok iyi olduğu anlaşılmaktadır.


Haseki Hurrem Sultan, Padişahın gözdesi, olağanüstü zeki, sevimli, çekici bir kadın, aşırı derecede şefkatli bir anadır. Devrinin bazı politik olaylarına karıştığı için, aynı zamanda Osmanlı sarayında kadın hâkimiyetini başlatan kişi olarak da kabul edilir. Batılı yazarlardan Bernard Bromage onun kişiliği hakkında şunları söyler:


“Osmanlı saltanatının en muhteşem devresine, Muhteşem Süleyman ile birlikte hâkim oldu. Kocasının bir cihan fatihi olduğunu gören bu güzel kadın, hilâlin salibe galebe çalarak en uzak müşrik diyarlarına kadar uzanmasına çalıştı.”


Aralarında on bir yaş olan Kanuni ile evlendikten sonra Hurrem Sultan'ın yedi çocuğu oldu. Abdullah ve Murad isimli şehzadeler küçük yaşta vefat ettiler. Diğer çocuklara Selim, Mehmet, Cihangir, Bayezid ve Mihrimah adları verildi.


Ailesine çok bağlı bir kadın olan Hurrem, Kanuni'yi ve çocuklarını hiçbir yerde yalnız bırakmadı. Bursa'ya, Manisa'ya, Konya'ya ve diğer şehirlere seyahat etti. Yakınlarıyla birlikte oldu. Aile fertleri arasında sıkı münasebet kurdu.


Kanuni ve Hurrem Sultan, şehzadeleri arasında Mehmed’i çok sevmekte idiler. O Kanuni’nin Hurrem Sultandan doğan en büyük şehzadesi idi. Kanuni muhtemelen kendisinden sonra onu tahta düşündüğünden 1541 yılında sancak değişikliği yaptı.


Şehzade Mustafa’yı Manisa’dan Amasya’ya tayin ederken Mehmed’i Manisa’ya yolladı. O zaman Manisa sancağı daha çok padişah namzedinin gönderildiği veya merkeze en yakın sancak olarak gösterilen bir yerdi. Şehzadeler özellikle orayı isterlerdi. Bu tayinde ihtimaldir ki Hurrem Sultan da rol oynamış olmalıdır.


Şehzade Mehmed de ağabeyi Mustafa gibi değerli ve çok iyi yetişmişti. Ancak onun Manisa valiliği çok uzun sürmedi. Bir yılı bir müddet geçmişti ki 1543 yılında ani olarak vefat etti. Çok sevilen tahtın geleceği olarak düşünülen genç Şehzadenin vefatı aileyi büyükbir mateme garketmişti.
 
Geri
Üst